Cinepopularica: David Cronenberg
David Cronenberg etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
David Cronenberg etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mayıs 2016 Pazar

Maps to the Stars / Yıldız Haritası 2014


Bir Hollywood kakafonisi


Cronenberg sinemasına baktığım bu bölümü şimdilik sonlandırıyorum, zira ufukta başka bir film görünmüyor. Çok yönetmen izledim, çok geriye gidiş gördüm ama Cronenberg’in yarattığı hüsranı hiçbir yönetmen bana yaşatmamıştı. Özellikle son birkaç filmi insanı sinemadan soğutacak cinstendi. Cosmopolis’i izledikten sonra son filmini izlemesem de olur demiştim, dayanamadım Yıldız Haritasını da sizler için izledim.


Filmleri izledikten sonra yazının orta yerine ufak bir konu özeti yazmayı adet edindim. Biraz daha yatık karakter kullanarak bunun bir spoiler olduğunu belirtiyorum elbette, fakat son iki filmdir bunu yapmıyorum. Cronenberg’e sorsak o da bu son iki filminin konusu özetleyemez sanırım. Hollywood’ta geçen bir şöhret sarmalı ve film dünyasının arkasında duran sorunlu kişilikler üzerine bir film diyelim Yıldız Haritası için ve bu faslı geçelim.



Julien Moore ve John Cusack gibi isimler beni cezbetti aslında, zira bu iki isim de son derece etkileyici filmlerde oynamış oyuncular. Açıkçası bu noktada hemen şunu da belirteyim ki Yıldız Haritası, bir önceki film olan Cosmopolis’ten daha iyi ve derli toplu bir film, ancak sınıfta kalmaya mahkum bir film. Yenilik, zihin açacak bir bakış, o meşhur cinsellik ve şiddet sarmalı…Cronenberg sinemasına dair hiçbir referasın olmadığı bir filmle Cronenberg’e veda ediyorum.

Filmin Fragmanı

Cosmopolis 2012

Bir feci limuzin


Don DeLillo’nun Cosmopolis adlı romanı 2003 yılında yayınlandığında epey ilgi görmüş, bir tek ben duymamışım belli ki. Amerika’nın baş aktör olduğu felaket senaryoları daima Amerikalıların ilgisini çekmiştir, Amerikalıların ilgisini çeken şey de daima kolay pazarlanır bir hal alıyor elbette. Cosmopolis gibi bir Amerikan tarzı distopya birçok yönetmenin ağzını sulandırmaya yeter de artar. Mesele şu ki filmi romandan sıyırıp daha sert bir dünya tasvir edemezseniz bu kitabi metin elinizde kalabilir. Cronenberg de bu filmle en dibe oturmuş ve büyük bir hayal kırıklığına imza atmış oluyor. Artık daha büyük bir hayal kırıklığına imza atabilmesi pek mümkün değil.


Filmin hikayesine gayet kısa bir şekilde değinip yazıyı da aynı oranda kısa tutmayı planlıyorum. Eric Packer (Robert Pattison) adlı genç bir adam, limuziniyle büyük bir kriz halindeki Manhattan’da yol alır. Her ihtiyacını limuzininde gören adam için en önemli şey güvenliğini sağlayabilmektir.



Konuyu ve yazıyı kısa tutuyorum ki olası bir hataya kurban gidip filmi izlemeye kalkarsanız bari yazıyı okurken zaman kaybetmeyin. Kaç zamandır Cronenberg filmleri tahammül eşiğini sarsacak şekilde boş olmaya başladı ama neyse ki bir film sonra bu çileye bir son veriyorum. Böylesine büyük bir yönetmen nasıl olur da bomboş bir diyalog yığınını bomboş bir kapitalizm eleştirisiyle birleştirip izleyiciye film diye sunabilir hala aklım almıyor.

Filmin Fragmanı

21 Mayıs 2016 Cumartesi

A Dangerous Method / Tehlikeli İlişki 2011


Cronenberg'n kökleri



Cronenberg’in şiddet, cinsellik ve gizem eksenine oturttuğu sinemasına psikanalizden dayanaklar arayıp durduk. Kimi zaman Cronenberg’in dahi düşünmediği kadar fazla derinleştirdik meselemizi, fakat lafı bir yana Cronenberg, filmlerinin böyle derinleştirilmesinden her zaman hoşnut kalmıştır.  Sanırım psikolojiyi bu kadar deşmemize dayanamamış olacak ki, usta yönetmen meseleyi doğrudan karakterlerle anlatmayı seçmiş. Tehlikeli İlişkiler’in başrollerini Freud ve Jung paylaşıyor. 


İsviçre’deki Burghölzli Kliniğine günün birinde ağır nevrozlu bir hasta gelir. Sabina Spielrein (Keira Knightley) adlı bu kadını tedavi edecek kişi ise dönemin gelecek vaat eden psikiyatristi Carl Justav  Jung’ tur (Michael Fsssbender). Tedavi yöntemlerini deneyen Jung’un o günlerde en fazla istediği şey ise Freud’la (Viggo Mortensen) tanışmak ve onun yöntemi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaktır. Freud’la tanışan ve onun öğrencisi olmaya başlayan Jung bu sırada kliniğine hasta olarak gelen psikiyatr Otto Gross’un (Vincent Cassel) düşüncelerinden oldukça etkilenir ve hastası olan Sabina’yla ilişki yaşamaya başlar.



Cronenberg bu filmi bir Freud ve Jung filmi olarak tasarlamışsa da film aslında Jung üzerinden ilerliyor ve onun düşüncelerinin Cronenberg üzerinde daha fazla etkin olduğunu biliyoruz. Filmin konusu üzerinde bu kadar durup filmin kendisiyle ilgilenmekten imtina etmemin basit bir sebebi var ve bu sebep hiçbir psikanalitik sebep de barındırmıyor. Filmden anladığım şey şu oldu: Crononberg'e göre Freud iflah olmaz bir narsist, Jung ise öğrendiği her şeyi hastalarından öğrenmiş daimi bir öğrenci. Bu gibi açılımlara ihtiyacı ve boş vakti olan izleyici için eğlenceli olabilir.  


Filmin Fragmanı

Eastern Promises / Şark Vaatleri 2007




Bir doğu hanedanının batısında



Şiddetin Tarihçesi'ni pek beğenmemiştim. Sıradaki filmi beklerken kendimi daha iyi bir filmle karşı karşıya geleceğime ikna ederek avuttum. Sıradaki film yine oldukça sükse yapmış ve yılın en iyi filmlerinden biri olarak lanse edilmiş, çokça atıfta bulunulmuş bir filmdi. Şark Vaatleri, Şiddetin Tarihçesi'ne göre daha derli toplu bir film, ama tahmin edileceği üzere Cronenberg sinemasını bu filmle kavrayabilmek yine mümkün değil. Buradan bu filmi beğenmediğim izlenimi çıkarılmasın, zira suç filmlerini seven ve gerçeklik hissi taşıyan suç filmi bulmakta epey zorlanan benim gibi izleyiciler için ilaç gibi bir film Şark Vaatleri. 


Bir hastanede ebelik yapmakta olan Anna (Naomi Watts), acil bir vaka karşısında altüst olur. Son anda kurtarılan bebeğin 14 yaşındaki annesini, ondan geriye kalan günlüklerden tanıyan Anna, Londra’nın göbeğinde Rus mafyası tarafından işletilen bir restauranta ulaşır. İşletmeci Semyon’un (Armin Mueller-Stahl) son derece kirli işlere karışan oğlu Kirill’in (Vincent Cassel) bir çocukla ilişkiye girdiği için cezalandırılması için uğraşan Anna, mafyanın yanında şoförlük yapan Nikolai’den (Viggo Mortensen) yardım görür. Semyon ise Kirill’in diğer pis işlerini temizlemek için Nikolai’ye tuzak kurmuştur.


Görüntü yönetmeni Peter Suschitzky, sinema öğrencileri için ‘ atmosfer nasıl yaratılır’ konulu bir ders veriyor desem abartmış olmam. Evvela tekniği kusursuz işlenmiş, karakterli bir dokuyla filmin içine kolayca çekiliyoruz. Şark Vaatleri adına bakarak usta yönetmenin bir doğulu imgesinden hareketle sert bir eleştiriye giriştiğini düşündüm aslında. Filmin seçtiği doğulular Slavlar olunca da Cronenberg'in düşüncesini başka bir boyutta algılamadım desem yalan olur. Batı düşüncesinin en doğusuna yönelmesiyle birlikte kafamda giderek değer kaybeden sineması dirilmeye başladı Cronenberg'in. 

Filmin Fragmanı





20 Mayıs 2016 Cuma

A History of Violence / Şiddetin Tarihçesi 2005


Kasabalı kahraman, dönüşen Crononberg


David Cronenberg gibi özel sinemacılar, her çektiği filmle yeni bir beklenti yaratır. Film çekmeleri şöyle dursun yeni filmleri henüz proje aşamasında büyük ilgi uyandırmaya başlar. Şiddetin Tarihçesi’nin uyandırdığı ilgiyi dün gibi anımsıyorum. Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yapacağını duyurup beklentiyi yukarılara çekmişti. Yılın en iyi filmlerinden biri olarak lanse edilmiş ve Avrupa’da da önemli bir gişe yakalamıştı. Spider gibi geçiş formu denilebilecek bir filmden sonra Şiddetin Tarihçesi de Cronenberg’in ustalık çağından başka bir film. Bu arada bir önceki film olan Spider'ın Fransız yapımcılar kanalıyla çekildiğini söylemek istiyorum. 


Sinemacılar için de mesela mimarlar ya da ressamlar için kullanılan ustalık çağı terimi kullanılabilir mi? Emin değilim.  Benim için Cronenberg bilim kurgusunun tadı bir başkaydı. Bu yeni Cronenberg, suç dünyasına biraz fazla meyletmeye kalktığı için beni hoşnutsuz kılmış olabilir. Şiddetin Tarihçesi için şu noktada duruyorum esasen; kimi noktaların, yani görüntünün ve uyandırdığı şiddet atmosferinin tamamiyle Cronenberg işi olduğu kesin. Genel hatları göz önüne aldığımda ise, en azından şu kadar yılın geçmiş olması sebebiyle, benzerlerine sıkça rastlanan bir kasaba hikayesi. Elbette senaryo yine bir uyarlama fakat bu sefer bir çizgi romandan uyarlama.


Ailesiyle huzurlu bir yaşantısı olan Tom Small (Viggo Mortensen), kasaba gelen iki katili öldürdüğü için bir anda ülkenin gündemine oturur. Kasabalının yanı sıra pısırık oğlunun (Ashton Holmes) ve ufak kızının (Heidi Hayes) gözünde de kahraman olan Tom, esrarengiz adamların (Ed Harris) takibine takılır. Karısı (Maria Bello), Tom’un geçmişi hakkında şüpheye düşünce gerçekler ortaya çıkar. Eski bir katil olan Tom, Philadelphia’ya gidip düşman kardeşi Richie’yle (William Hurt) yüzleşmek zorunda kalacaktır.


Filmin şiddet altındaki insanlar üzerine söyledikleri önemli. Bazı planlar yamalı bohça bir Amerikan senaryo çalışması gibi olduğundan film beni bütünüyle tatmin edemedi. İlk izlediğimde de edememişti. Ancak yeniden izleyince Viggo Mortensen’in de filmde sönük kaldığını hissettim. Viggo önemli bir aktördür halbuki. Bu noktada daha önce bahsetmediğim bir şeyden bahsetmem gerekiyor artık: Peter Suschitzky’den. Cronenberg’le görüntü ortaklığı Ölü İkizler’den bu yana sürüyor. Bu filmde de filmin yıldızı kesinlikle Suschitzky. 

Filmin Fragmanı