Cinepopularica: 1970
1970 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1970 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2017 Perşembe

Catch-22 / Barışa giden yol 1970



Bol yıldızlı cephe güldürüsü




1970'li yıllar Amerika Sinemasında antimilitarist filmler çağıdır. Özellikle cepheyi anlatan filmlerle cephe bürokrasisi mizahi bir dille aktarılır. Cephe gerisinde, geride kalanların ön planda olduğu savaş karşıtı pek az Amerikan filmine rastlıyoruz. Barışa giden Yol, aynı yıl Robert Altman'ın çektiği M.A.S.H filminin bir başka versiyonu gibi, fazla sayıda karakteri takip etmemizi bekleyip senaryoyu geri planda tutan bir film. Klasik bir Amerikan filminin anlatıcılığa dayalı yapısına alışkın izleyiciler için bu film oldukça zor bir yapıda ilerliyor. Mike Nichols yine de bir kara komedi olarak tasarladığı filmini zevksizliğe boğmadan ve en önemlisi makul bir sürede tutup filme imzasını atmış bulunuyor. 


Amerika sinemasının çok önemli figürlerini kadroda barındıran Barışa giden yol oldukça açık bir biçimde iki bölüme ayrılıyor. Baş karakter diyebileceğimiz Yossarian'ın (Alan Arkin) cephedeki deliliğini Amerikan tarafından veren güldürüye dayalı ilk bölüm ve filmin üçte birini oluşturan kara komediye dayalı İtalya bölümü. Zira filmdeki Amerikan askeri İtalya'da görev alıyor. Catch-22 film için uydurulmuş bir hava kuvvetleri uçuş mutabakat maddesi. Uçuş için akli melekelerin yerinde olduğunu ispat maddesi. Filmin baş karakteri Yossarian bu maddeye dayanarak Amerika'ya dönmeye çalışan asker rolünde. Filmin kadrosunda Alan Arkin'in yanı sıra, Orson Welles, Martin Sheen, Jon Voight ve Art Garfunkel gibi ünlü isimler yer alıyor. Filmin büyük bir kısmında Amerika'nın elinde bulunan teknik imkanlara hayıflandım, bu imkanlarla muhteşem bir savaş karşıtı drama çekilebilirmiş diye düşündüm. İtalya sokaklarını gördüğünüzde pek de tatlı olmayan Amerikan mizahı yerine ister istemez böyle düşüncelere kapılabilirsiniz.


Filmin Fragmanı

28 Haziran 2016 Salı

Little Big Man / Küçük Dev Adam 1970



Vahşi Batı'da bertaraf


Little Big Man / Küçük Dev Adam 1970

Arthur Penn sinemasında, Amerika tarihindeki meseleleri esnek bir dille aktaran ve olaylara bakış açımızı genişletmemizi sağlayan kaliteli bir mizah gizli. Little Big Man filminde ise bu komedinin hacmini genişletip, mizahi söylemi iyiden iyiye kuvvetlendiren ironi göze çarpıyor. Anlatım tarzındaki benzeşme açısından, nispeten modern bir klasik sayabileceğimiz Robert Zemeckis'in  1994 tarihli Forrest Gump filmini örnek göstermek isterim. Yer yer hüzünlü komedi, absürd mizah, ama hiçbir anda kenara itilmeyen bir ironik yaklaşım söz konusuydu. Little Big Man, işte hem o tavrın öncü filmlerinden biridir, hem de bu vasıflarından dolayı eskimeyen bir yapımdır. Yine klasikleşmiş bir Arthur Penn filmi olan Bonnie and Clyde’ı da işin içine katarak Little Big Man'i, Arthur Penn sinemasının mihenk taşı olarak anabilirim.

Little Big Man / Küçük Dev Adam 1970

Jack Crabb (Dustin Hoffman), henüz küçük yaşında, bir  kızılderili baskınında kaçırılıp tarafından kaçırılıp, kızılderili olarak büyütülmüş beyaz bir Amerikalıdır. Kısa boyundan dolayı Little Big Man (Küçük Dev Adam) lakabını alan Jack, büyük bir baskında beyazlara esir düşünce bu kez hayatına onların arasında 'normal' bir beyaz Amerikalı olarak devam eder. Karısının kızılderililer tarafından kaçırılmasıyla yeniden yollara düşer ve tekrar kızılderili yaşantısına döner. Bu yer ve kimlik değiştirme yıllarca ve defalarca tekrarlanır. Başarılı bir insanı diplomasi yürüten Jack, iki grup arasında da barınabilmeyi başarır. Bazen Büyük Şef’in (Chief Dan George) bazen de General George’un (Richard Mulligan) koruması altına giren Jack, son ve gerçek bir savaşın ardından ait olduğu yerde kalacaktır.

Little Big Man / Küçük Dev Adam 1970

Arthur Penn, Kızılderililerle, onların topraklarına kara bulut gibi çöken beyaz Amerikalılar arasındaki çatışmayı, ne İsa'ya ne Musa'ya yaranabilmiş bir karakterle anlatmayı seçmiş. İtiraf etmeliyim ki, komedi filmi de olsa kızılderililere karşı hep pozitif ayrımcılık bekliyorum. Filmde bazı yönleriyle şapşallık atfedilen kızılderili imgesi bu anlamda beni rahatsız etti. Beyazların saldırgan ve fetihçi tavrı zaten yerden yere vuruluyor, ama ikisini tarihsel olarak aynı kefede göremiyorum. Karakterlere bakış açısından olumsuz bulduğum bu yaklaşıma karşın, film dili yönünden eksiksiz. Forrest Gump'la kurduğum bağa şöyle bir ekleme yapayım. Tek adam, ana karakter filmi olması bakımından da oldukça benziyorlar. Orada Tom Hanks faktörü vardı, Little Big Man'de ise Dustin Hoffman efsanesi. Kendileri, hafızalardan silinmeyecek, efsanevi bir aktörlük gösterisi sunuyor.


Filmin Fragmanı